Muş'un Şiirleri Tekerlemeleri Manileri
Bilmeceleri ve Kalıplaşmış Sözleri
BİLMECELER
Muş ve çevresinde, bilmece sorarak eğlenme, birbirini sınama geleneği
günümüzde de yaşamaktadır.
Allah yapar yapısını
Demir açar kapısını (Karpuz)
Altı sudur içilir,
Üstü çimen biçilir (Koyun)
Alt lapligim üst lapligim Senin hıllıgin, benim bıllıgim (El
değirmeni)
Burdan vurdum kılına Halep'tan çığlı uçi (Yıldırım)
Bu yol pazara gider
İzi nezere gider,
Anası altı aylık,
Oğli pazare gider (Salatalık)
Benim babamın saroği Bu odeyi doldurur (Lamba)
Bir pace dolu çağmur taş (Diş)
Dört köşedir beş değil,
Başi sunan hoş değil (Sabun)
Dağda değdim
Yeşil başlı beğdim
Eve geldim dul oldum
Eli bağlı kul oldum (Süpürge)
Gök üzünde pencere Kalaylı bir tencere (Ay)
Dağdan gelir taştan gelir,
Başı püsküllü enişte gelir (Uşkun)
Gelen leyli, giden leyli,
Tek ayağ üstünde, duran leyli (Kapı)
Kat katıdır katkati,
Allah'ın bir hikmeti (Lahana)
Kare deve girmez eve,
Kes başını, girsin eve (Şemsiye)
Kara katır yane yatır,
Kalkar otlar yine yatır (Makas)
Koce bir kare mande, Kulağınde var sırge (Kazan)
Kare tavuk kakırdar,
Kanatlan sakırdar (Gök Gürültüsü)
Harharane gurruane,
Pişik çıkmiş pehlivane (Çoratan, Sivik, Saçak; Toprak damlardan suyu
akıtan tahta boru)
O yani çeper bu yani çeper, İçinde bir kahpe çapar (Göz)
O yani mermer bu yani mermer,
İçinde var san Ömer (Yumurta)
Soğaram küser,
Çekerem küser (Kahve pişirmesi)
Üçü uçan dağıdır,
Üçü cennet bağidır,
Üçü dörer döşürür, üçü vurar dağıtır (İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış)
Yer altında kürklü hece (Soğan)
Tuzsuz bişen aş,
Köpük veren taş (Sabun)
Yer yer doymaz,
Oturup kalmaz (Fırın)
MANİLER
Muş yöresi manilerinde mahalli ağız özellikleri hâkimdir. Mahalli
dilde söylenmiş manilerde sevdalar, ayrılıklar dile getirilir.
Muş'un tabii özellikleri manilerde geniş ölçüde işlenmiştir.
Altın üzüğün yanı
Durmer parmağın kani
Deme ki unutmuşam
Sıfteki sevdan hani
Men babamın gızıdım
Sandıktaki bezidım
Ele kaldırdı attı
Sanki elin gızıdım
Yanan men yanan men
Ulaşmadım yanan men
Mezarın derin yaptır
Gelem girem yanan men
Tandırımı yandıram
Sevdiğimi kandıram
Elin elimde olsun
Dediğin yerde duram
Kaleli kantareli
Sen dertli men yareli
Gittim tabip yanına.
Tabip menden yareli
Defe vuram zımlesin
Âşık olan dinlesin
Sevdoğunu almıyen
Hiç evlendim demesin
Yağmur yağdı petare
Kalkın gidah sıtare
Men garip eşim garip
Huda bizi kurtare
Kaleden indim ancak
Göğsünde sarı sancak
Ne kız oldum ne gelin
Toprağa girdim ancak
İki duvar arasi
Buldum gâvur parası
Kızın gönli var iken
Ne karışır babasi
Bent duvari bent duvari
Olmişem bent duvari
Kaşların hayraniyem
Gözlerin bendi vari
Bak almenin hasına
Al düşmüş arkasına
Yârim suya gidende
Vuruldum arkasına
Hu geldi hu geldi
Bendi bağla su geldi
Ellerde toy düğündür
Bize haktan ne geldi
Yağmur yağar taşlara
Vurgunem kardaşlara
Olmuşam kanatsız kuş
Konardım ağaçlara
Bu dağı asam dedim
Asam dolaşam dedim
Bir vefasız yar için
Âleme paşam dedim
Başında puşan kurban
Dudağan dişan kurban
İstedim vermediler
Eşen yoldaşan kurban
Çimen yerde çimen yerde
Soyunam çimen yerde
Yâre peşmal olaydım
Soyunam çimen yerde
Dağları dağlasınlar
Men ölem ağlasınlar
Yârimin mendilinan
Çenemi bağlasınlar
Dağ başında çedene
Yuku girdi bedene
Kaynanam izin vermez
Kalkam gidem odame
Dereler gölgelendi
Sinem kane bulandi
Ezrail can alende
Yar boynuma dolandi
Giderim gidişimdir
Yıllarım görüşümdür
Eğil gözlerin öpem
Belki son görüşümdür
Bülbülem bağ gezerem
Mecnunam dag gezerem
Seksen yerde yarem var
El bilir sağ gezerem
Bala sarhoş bala sarhoş
Beşikte bala sarhoş
Buraya bir nalbant gelmiş
Mıh vurur nale sarhoş
Bahçelerde kelem var
Ardımızda gelen var
Eski yari unuttum
Yenilere selam var
Bingöle yar Bingöle
Sular akar Bingöle
Yar soyunmuş yıkanır
Oğlan sende gir gole
Bahçede barsız adam
Ayvasız narsız adam
Kalaysız kaba benzer
Dünyada yarsız adam
Deryalar dalgalandi
Derdim zıyadelendi
Yarimden ayrıleli
Ciğerim parelendi
Elma attım narlığa
Geldi düştü yüklüğe
Benim abem küçüktür
Dayanmaz askerliğe
Kaşların karasi
Gözlerin elasi
Hekimi lokman gelse
Yoktur bunun çaresi
Kalenin alimleri
Ne hoştur talimleri
Gün oldi toy kuruldi
Yalandır düğünleri
Sabahtır gülüzardır
Bülbül gülü kızardır
Bu menim kara bahtım
O yare ahuzardır
Sabah oldi uyan yar
Gel yastığa dayan yar
Yastık seni tutamaz
Gel bağrıma dayan yar
Mavi boncuk düzerem
Oturmişem bükerem
Yarin geldi deseler
Ufak ufak tökerem
Otlari biçer tıpan
Hacılar keser kurban
Yarim toprağa girmiş
Toprağan taşan kurban
Rehan ektim duvare
Bülbül gele suvare
Evvel kaderin bilmedim
Şimdi oldum divane
Sivik uci kuş puni
Oldum yarin düşkünü
İsterem yanan gelem
Yalın ayak kış günü
Sabah horozu banlar
Dinleyin müslümanlar
Yarim küsmüş gidiyor
Koymeyin müslümanlar
Ses verdim sesten oldun
Göğerdim bostan oldum
Bi vefasız yar için
Kendimi dostan ettim
Sabahtır sabahlığın
Kimden alam sagloğun
Bağla kuş kanadına
Gönder gelsin yağloğın
Sabah oldi uyan yar
Kalbime kan koyan yar
Dilerem murat alme
El sözüne uyan yar
Sıra sıra siniler
Kınelerden geldiler
Men yare agliyende
Eller üstüme güler
Şirazdır şirazdır
Isfahandır şirazdır
Tıfıl ağlar süt ister
Hemen küçük şirazdır
Turnalar kakar olmiş
Yurdundan gider olmiş
O yar burdan gideli
Derdim bes beter olmiş
Tendırımi yandıram
Sevdiğimi kandıram
Elin elimde olsun
Dediğin yerde duram
Yar geldi gece getti
Yukladım gece getti
Can verdim emek verdim
Emeğim puce getti Yağmur yağar gol olur
Yolculara yol olur
Gidin anama deyin
Ağlamasın kor olur
Karlı tipili dağlar
Dal fesimi yar bağlar
Bu dertlerki mende var
Eşiden duyan ağlar
Su gelir bendi döger
Göger bostanım göger
Ben burada garip düştüm
Her gelen beni döger
Yol üstünde duraram
Men boynumu buraram
Gelen geçen yolcudan
Men yârimi soraram
Düz mahallesi düzayak
Kalkın gidah yalneyak
O yarın toyu oler
Hep beraber öyniyak
Kekliğim öter gelir
Tüyünü töker gelir
Hakikatli yar ole
Dağlari söker gelir
Akşam oldu akşamlar
Suya iner tavşanlar
Evli evine gider
Garip nerde akşamlar
Armut ağaci deste
Dibinde düştüm haste
Ben haste yârim haste
Şerbetim kaldi taste
Alme attım karşiye
Yuvarlandi çarşiye
Muşumuza tel gelmiş
Kızlar kale turşuye
Bu dağlarda tavşan
Yol ver yare kavuşam
Gün gele devran döne
Mende yare kavuşam
Bu dağda kuş oturur
Kuş kuşa yem götürür
Bıldırki şad göynümde
Bu yıl baykuş ötüşür
Bahar olsun gül olsun
Yar yollan gül olsun
Doksan dokuz yarem var
Bide sen vur yüz olsun
Bu dağın kari menem
Yel vurur erimerem
Gidın anama deyi
Gülmemiş oğli menem
Derdekerem derdekerem
Rabbimdir derde kerem
Tarlam gam çiftim keder
Sürdükçe dert ekerem
Geceler geçti benden
Aç gözüm doymaz sende
Kafir putundan dönmez
Ben nasıl dönem senden
Gecenin yarısıdır
Ömrümün yarısıdır
Güzel bir insaf eyle
İnsaf dinin yansıdır
Garibem yoktur arkam
Kanadım yoktur kalkam
Çıkam dağlar başına
Yarim nerdedir bakam
Gir bağa boyun görem
Elin uzat gül verem
Ciğerim kebap oldi
Yar seni nerde görem
Kale başında tandır
Yandır Allahım yandır
Meni göğercin eyle
Yarın yanına kondur
Gine men gine men
Doldur içem gine men
Geçti ömür buldu kemal
Genç olmaram gine men
Göğercin yumurtasi
Yarimin sedef tasi
Yedi kardeşim öle
Yare tutaram yasi
Gül üşüdü gül üşüdü
Kar yağdı gül üşüdü
Meni dertlere salan
O yarın gülüşüdü
Gül yüzün aydır bana
Kaşların yaydır bana
Men ölsem canım kurban
Sen ölsen vaydır bana
Hu geldi hu geldi
Bende bağla su geldi
Ellerde toy düğün var
Bize haktan bu geldi
İpek kumaş takmerem
Yaraliyem ağliyem
Neştirlenmiş yaremi
Gül yerine kokliyem
Karadır kaşın ördek
Yeşildir başın ördek
Hergün çüt çüt gezersin
Hani yoldaşın ördek
Karlı tipili dağlar
Dal fesimi yar bağlar
Bu dertler ki mende var
İçinden duyan ağlar
Sürme meni sürme meni
Kapından sürme meni
Eski emektarınam
Çek gözan sürme meni
Yaramaz yaramazdır
Ok değmiş yaram azdır
Cümle yaram sağaldi
Bir yaram yaramazdır
Şeftali sitil ettim
Yareme fitil ettim
Ölüm Allahın emri
Mevlama şükür ettim
Yol gelir fani fani
Kaldır güzel yorğani
Yastık kurbanın olam
Hani döşek sultani
Yarami dağladılar
Gözümü bağladılar
Men mezare gidende
Peşimden ağladılar
Mendilim benek benek
Ortasi çarkı felek
Felek evin yıkılsın
Ne don kaldi ne könek
Karyolanın eteği
Tel tel olmiş ipeği
Sendemi adam oldın
Mahallenin köpeği
Mendilin ucu çivit
Men seni sevdim iğit
Sevdim de alemedım
Belki ölesen iğit
Maydanos bağladılar
Ciğerim dağladılar
Men seni almazdım
Başıme bağladılar
Odede hasırım var
Tarlede mısırım var
İtin köpeğin kızi
Menim ne kusurum var
Su bağladım tutloge
Getti değdi yükloge
Bizim oğlan küçüktür
Dayanmaz evliloğe
Reftad aldım meğesi
Kestim gömlek yekasi
Bizim evden görünür
Sev doğumun odasi
Bizim bağ üzüm tutar
Üzümü salğum tutar
Ne babamde merhamet
Ne menim üzüm tutar
Baba mendan bar ister
Heç olmedan var ister
El değmemiş bostandan
Baba kalkmış bar ister
Su ağar hışır hışır
Abem pantor değişır
Kurban olam abeme
Ne geyine yakışır
Bülbül bir sari kuşdur
Sesi saraye hoştur
Kınemeyin bülbülü
Aşığlık naçar iştir
Kurtigin kari menem
Gün vurar erimerem
Gidin aname deyin
Gülmemiş oğli menem
MAHALLİ DEYİMLER
Muş ve çevresi halk edebiyatının genelinde gözlendiği gibi, bu
edebiyatın önemli bir unsuru olan deyimlerde de mahalli ağız
özellikleri hâkimdir. Mahalli deyimler genellikle kişilik ve davranış
özelliklerini güçlü bir ifadeyle tanımlarlar.
Acep sosrat
Başımın edusi
Bet bet konuşme
Beradayi beradayi konuşma
Bızzot
Beteşe
Çarçur etme
Behemt düştüm
Cazu bire
Çort çort konuşme
Çeperin şıkşıkıyle öyner
Çaroğ ağızlı
Çarız
Dehre bınnlı
Dıral avrat
Dırtdıra dızman
Dol dol
gezersen
Dıbığer
Gadane
Gorbegor olesen
Koganetoğ etme
Kılınboz
Kıjıldeme
Kokozlanme
Koçek taşi
Kırcom olmiş
Kırmıl olmiş
Katekulle etme
Hopnan kopun arasında kaldım
Kut kut etme
Mırdar
Mıtrıp
Rutçiksiz herif
Sukumsuz
Sisger olmiş
Pırpıter olmiş
Şıllor dodağ
Tulle
Oyağşi
Yer bebecügi
Zır boge
Zamanından önce bozulan kimselere
denir
Başımın belası
Abuk sabık konuşma
Boş boş konuşma
Kızgın sinirli
Çirkin olanlara denir
Müsriflik yapma
Mecalsiz düşmek
Ya¬ğcılık yapan
Densiz konuşan
Hafif meşrepler için söylenir
Büyük ağızlı
Yağcı
Büyük burunlu
Tembel kadın
İrice
Boş gezenler için söylenir
Dağınık
İri yapılı
Ölesin
Döneklik etme
Şeker pancarı
Bağırma
Horozlan¬ma
Yerinden kıpırda¬mayan
Sakız gibi yapışkan
Başa bele olan
Dalavereci
İki arada kalmak
Konuşması uğursuz sayılan kişilere söylenir
Pis
Çingene
Suratsız adam
Yüzsüz, çirkin
Yağışın ara vermesi veya ağrının dinmesi
Acıdan kıvranan
Dudağı etli olanlara söylenir
Yeni yetişen gençlere söylenir
İyi olmuş
Çokbilmiş, kısa boylulara denir
İri yapılı ve çok yiyen adamla¬ra denir.
ATASÖZLERİ
Muş ve çevresi insanının tabiat ve hayat tecrübelerini, değer yargılarını
dile getiren atasözlerinde, diğer anonim ürünlerde olduğu gibi mahalli dil
özellikleri hâkimdir.
“Keçel karganın sözü geçe, vartvare (15 Ağustos) kar yağar”; Kötülerin
dileği yerine gelse, kâinatın dengesi değişir, anlamındadır.
“İt araba gölgesinde yatar, sanar ki öz daldasıdır”; Başkasının
desteğiyle iş gören yeteneksiz kişinin, bir süre sonra bu gerçekliği
unutarak kendi gücüne inanacağını dile getirir.
“İt'in aslını ara, sonra kapında bağla”; Bir şeyin aslını araştır, ipin
ucunu elinde tut, anlamındadır.
“Ölü lanetlik olmasa yeri dar olmaz”; Kötü insanın, ölümünden sonra da kötü
anılacağını anlatır.
“Üç şeye bel bağlama; atın kulesi, itin tullesi, insanın fillesi”;
Atın çiftesine, itin yeni yetişmişine, insanın asılsız olanına
güvenilmeyeceğim' belirtir.
“İt kursağı yağ kaldırmaz”; Her insanın bir kapasitesinin olduğunu,
bu kapasitenin zorlanmaması gerektiğini dile getirir.
“Ağanın mali gider, hızmetkerin cani çıker”; Zengin kaybettiğinde malından
olur, fakir ise bedenen tükenir, demektir.
“Yaş kesen, baş kesen, illah balıkçı hiç toğ yemez”; Katiller, ağaç
kesenler ve balıkçıların hiç bir zaman bağışlanamayacaklarını dile getirir.
“Görmemişin oğli olur, vurur çükünü keser; Sonradan görmelerin
davranışlarını dile getirir.
“Horoz kadar eri olanın meydan kadar yeri olur; Evliliğin, kadınlara
toplum içinde değer kazandırdığını, dile getirir.
“Sıçan deliğe sığmaz poççiğine süpürge bağlar; Kendi sorumluluğunu
yüklenemediği halde, başkalarının sorumluluklarını yüklenmeye kalkışanlar
için söylenir.
“Fukarenin talani bir örkendir; Fakirin, bir örkenden (kıl kendir) başka
kaybedecek bir şeyi yoktur, anlamındadır.
“Keçel derman bule öz başını sürter; Derdine çare bulan, önce kendi derdini
çözer, yetebilirse, başkasının derdine çare olur, anlamındadır.
“Men isterem bacımdan bacım ölür acından”; Kendinden daha kötü du¬rumda
olan birinden yardım talep edenler için söylenir.
“İç güveyi tandırın başındeki itten iyidir; İç güveyi gidenler,
aile reisliği yapamaz, demektir.
“Heydo yedi kaldı iti” “Keçinin aceli gelende çobanın ekmeyini yer
“Yedi gün yürümüşem, yine eşeğe binmemişem”
“Horozu çok olan köyün sabahı erken olur"
“Elbise yürüyüş, para söyleyiş öğretir"
“Evlat hoş emek boş”
“Harman yelle, düğün elledir “Bağı kaz üzüm olsun, üzümü yemeye yüzün
olsun” “Bir gram et bin ayıp örter
“Kadının arka eteği, ön eteğine düşmandır
"Arsızın yüzüne tükürmüşler, nisan yağmurudur demiş” “Oğlan
evladı karnında yel gibi, elinde gül gibi, evlenirse el gibidir “Ben
verirem oğluma, oğlum verir öz oğluna”
“Atta karın, erkekte burun” Toydur düğündür, o de bir gündür “Alme alı,
satma kırı, illah doru” “Yılan eğilir bügülür, çıktığı deliği ta¬nır
“Ane, derdime yane”
“Anamın aşı, tandırımın başı”
“Balım olsun, çibinim Bağdattan gelir
"Ne koyun oldok tok ot yedok, ne kuzi oldok tok süt emdok” “Asil
azmaz, ipek tozmaz”
TEKERLEMELER
Muş yöresi tekerlemelerinde, ilin maddi ve manevi özellikleri, yerel
ağızla dile gelir.
Altı aydır kışımız
Çortidir aşımız
Kargadır kuşumuz
Darıdır lavaşımız
Binmeye atın kulesi sinesi dar olmazsa
Sevmeye avrat kısası eğer fettan olmazs
Hizmetçiden ağa olsa çarşı yıkar sef sinen
Besmeleden hanım olsa hamam yıkar tasinen
Yûzbin sene yağmur yağsa kar eylemez mermare
Yazık olsun tellak ile berberinen kasaba
Eğer karın güzelse düğün senin evinde
Eğer karın çirkinse şivan senin evinde
Eğer taş yuvarlandı çömleye değdi vay çömleyin
haline
Eğer çömlek yuvarlandı taşa değdi vay çömleyin haline
HAYATIN DÖNÜM NOKTALARI
Gelenekler
Ölüm Ve Taziye
Sünnet ( Kirve ve Yeme İçme )
Evlenme gelenekleri
Kız Görme
Kız İsteme
Şerbet İçme
Güvey Giydirme
Gece Düğünü
Kına
Gelin Götürme
ŞİİRLER
Anadolunun Kapısı Gökyüzüne
ve bereketin Kardeş Ovasına açılan
Selçuklu atları ile
Yaşama Umuduna bir Halkın
Yüzlerce Yıl Sonra Bir Gün Geçersen
Bak Bakalım Ne Kalmış O Şevkten
Muş Ovasında Toprak Evlerde
O sağlam Buğdayın Sevinci Var mı
Bak Bakalım Doyuyorlar mı
Yalın Acı
Bir Tarçın Tadındadır Artık Anım
Şu yaban Yitikliğinde Muşun
Kara Buz Akşamlarında Kışın
Moralmış Çocuk Ellerinde
İçilen Bir Sıcak çay bir tarçın
Kurtik
Ağladık, güldük hepsi yalan oldu.
Muşum bu göçlerle tarumar oldu.
Sinemiz gurbet acısıyla doldu.
Bizi can evimizden vurdun Kurtik.
Muşuma baktıkça yüreğim ağlıyor.
Murat, Karasu durmadan çağlıyor.
Bu dertler sinemizi dağlıyor.
Göz pınarlarımızı kuruttun Kurtik.
Yaylaları mahsun gitti Bayiler.
Acep nerde Ucolar, Elkemerler.
Çobanı mahsun koyunları meler.
Meramın yerine geldi mi Kurtik.
Ta uzaklarda Elolar, Değlolar.
Hangi ilde mesken tuttu Ençolar.
Kara kışa aman dedi Koçolar.
Hep tipinle tarumar ettin Kurtik.
Kalede ötmüyor artık bülbüller.
Göç eyledi Muşuma can verenler.
Gurbet eli mesken tuttu Erenler.
Hiç yüreğin sızlamıyor mu ey Kurtik.
Çiriş, Memetcan, Pamukluk kurudu.
Muratpaşası, kültürü bozuldu.
Ebekir Emminin bağı kurudu.
Bizi üzüme hasret bıraktın Kurtik
Her haneyi sardı bu göç illeti.
Gurbet ele saldı tekfur milleti.
Her sineye çektirdin bu zilleti.
Yürek yarasına tuz bastın Kurtik.
Lalobekirgilir gülleri solmuş.
Şero Şemezinler çok yürek burmuş.
Hacı Esetler nereye pun kurmuş.
Punumuzu dağıttın zalim Kurtik.
Gitti Memişler, gitti Gılıdolar.
Acep kaç hane kaldı Sabuncular.
Bağrı yanık ayrılırken Gacolar.
Bahrımıza hanceri soktun Kurtik.
Ağalar gidende bağrımız yandı
Simoların gidişi ne zamandı.
Acaba Elobalogil kime kandı.
Muşluların kökünü söktün Kurtik.
Viran oldu Kalenin evleri.
Açmaz oldu Mikelerin gülleri.
Sustu bülbüllerin şakayan dilleri.
Dillerimizi lal eyledin Kurtik.
Topallıoğulları yürekte yara.
İsaliler göçtü başka diyara.
Ayrıldı Şeyhgil ata otağından.
Temmoları yolara serdin Kurtik.
Yanar göğsüm ince yaralar bağlar.
Hoca Mıhogil sinemizi dağlar.
Polatların ardı sıra yar ağlar.
Gülü bülbülden ayırdın Kurtik.
Musa Efendigili gurbete saldın.
Neğmanlar gitti tek başına kaldın.
Mıtteleri de elimizden aldın.
Ellerin kına görmesin ey Kurtik.
Ağalar gider oldu katar katar.
Şuheda ceddimiz Yemende yatar.
Onlar ki şimdi gül alır gül satar.
Bizi özümüzden ayırdın Kurtik.
Savurdun yaprak gibi naseleri.
Mum gibi erittin Emeçeleri.
Viraneye dönderdin Şaşeleri
Dimine ışık vermez oldun Kurtik.
Coştun seller gibi bendini aştın.
Hafız Faikgili önüne kattın.
Hacı Resulgili gurbete attın.
Gidenlerle birlikte battın Kurtik.
Ne varsa mazide sildin süpürdün.
Deyogile gurbeti reva gördün.
Başımıza bu çorabı sen ördün.
Yanıp yanıp yaktın bizleri Kurtik.
Hakverdigil evlerini yüklerken.
Çobanoğlu bağrı yanık giderken.
Gurbet Muşumu içten içe yerken.
Davulu, zurnayı sen çaldın Kurtik.
Gönül arzu eder Halhatunları.
Bulağçıbaşıları, baranları.
Uzun Bahadingili, Tuzcuları.
Onları da bize çok gördün Kurtik.
Andıkça bağrımız sızlar acıları.
Hacı Alileri, Karasuları.
Ah bir görebilseydik Tolayları.
Gözümüzde fer bırakmadın Kurtik.
Söylemezler gönüllere dost idi.
Velikanlar evi yiğit ev idi.
Kanterelerin kayıtları silindi.
Fesin düştü kelin göründü Kurtik.
Balabanları hayal meyal ettin.
Söyle hele Ergünlere ne ettin.
Muşu bu göçlerle tarumar ettin.
Hancı sen, yolcu biz mi olduk Kurtik.
Bir parça ekmeği bölüp de yerdik.
Deli Davutları ne çok severdik.
Kara Mustafagili hep can derdik.
Kurt gibi kemirdin bizleri Kurtik.
Meğsoların garip illermiş yurdu.
Hacı Dervişgil acep nerde durdu.
Bu kervana çeşnileri kim vurdu.
O zalim kervanbaşı sensin Kurtik.
Birkaç hane kaldı Kızılkayalar.
Ha gitti ha gidecek Atmacalar.
Yadegil yolu önlerine aldılar.
Ayağa kalk, selama dur ey Kurtik.
Çubukçulara gönüller doymadı.
Öztürkler evinden eser kalmadı.
Uğraşların yeri asla doymadı.
Gönül yaramızı azdırdın Kurtik.
Yaramıza merhem sürülmez mi.
Köseler acep geri dönmez mi.
Bağrımızda yanan ateş sönmez mi.
Çılkadırları mahsun eyledin Kurtik.
Bir gül için bin dikene su verdik.
Güller sarardı eldeki gülden olduk.
Hasanhangili bülbüllerden sorduk.
Matemi aşkla yoğurduk ey Kurtik.
Bu hengameden çoklar nasip aldı.
Heyhat canan gitti sevdalar kaldı.
Bir bağrı yanık Can POLAT’ım kaldı.
Polat’ı bari bağrına bas Kurtik.
Bülent POLAT