Muş ve çevresinde
çocukların sıkça oynadıkları oyunların başında ‘Dadduhal’, ‘Ebe Oyunu’,
‘Holoç’, ‘Moza (Cız)’, ‘Dellur Ağaç’ gelir. Bu oyunlarda yine kökü
eskilere dayanan oyunlar olup teknolojinin gelişmesi ile birlikte çocuklar
tarafından artık oynanmaz ve unutulur olmuştur. Oyunlar yardımlaşma, kaynaşma,
birlikte hareket etme, disiplin gibi davranışları kazandırma amacına yöneliktir.
Çelim Çelim
Çemçecük:
Milletimizin sosyal
yaşamında su ve yağmur; hayat ve bereketin kaynağı olarak kabul edilir.
Su ve yağmur kutsaldır. Bunun ifadesi de onu bugün de Müslüman Türklerin
hayatında ‘rahmet’ sıfatı ile anılmasıdır. Sadece Muş’ta değil ülkemizin her
yerinde ‘yağmur yağıyor’ yerine ‘Rahmet Yağıyor’ denilmektedir. Çünkü Yağmurun
Allah’ın bir lütfu olduğu inancı hâkimdir. Yağmur duası ile ilgili törenler
eskiden olduğu gibi bugün de bütün Türk asıllı kavim ve boylarda bazı ufak değişikliklerle
devam etmektedir. Yağmur yağması için başvurulan inançların içinde özellikle en
önemli geleneklerden biri; Muş ilinde de ve çocuk oyunu niteliğinde olan ‘Çelim
Çelim Çemçecük’ gösterisi ve bu hususta söylenen ilahi ve maniler şeklinde
kendini gösterir. Çelim Çelim Çemçecük ya da Çemçegelin, çubuk halindeki tahta
parçalarını bir araya getirip üzerine çeşitli bez parçaları ile süsleyerek
gelin haline getirilen bir nevi totemdir. Çocuklar bunu (büyüklerde yaparlar)
kapı kapı dolaştırıp hem yağmur yağması için maniler söyler ve kendilerine de
bir şeyler isterler. (Bu gelenek kurak geçen yaz aylarında yağmurun yağması
için başvurulan bir halk inanışıdır.)
Kapı kapı
dolaştırılan bu bebek, her evin kapısı açıldıktan sonra evin reisi tarafından
karşılanır. Evin reisi yağmur yağması dileğiyle önce bebeğin üzerine su döker,
çocuklara da şeker verir. Bebeği taşıyan çocuk grubu hep bir ağızdan şu
tekerlemeyi söylerler:
Çelim çelim
çömçecük
Çıngır çıngır çıngır tas
Çemçecüğe ne
gele
Birini kaldır birini bas
İneklere ot
gele
Anber oğlu hastadır
Bızavlara süt
gele
Kekliği kafestedi
Tarlada çamur
tabakta hamur
Ver Allah’ım ver bir
sürü yağmur
Ali binmiş
atına
Gökte ne var bir hurma
Sürmüş göğün
katına
Dalları burma burma
Onu yiyen hacılar
hak yoluna durmuşlar
Duduhal:
Bir ekip oyunudur.
Üçer ya da dörderli oynanır. Her ekibin yaklaşık 10 metre uzunluğunda bir oyun
çizgisi vardır. Her ekip kendi çizgisine üçtaş diker. Oyuna başlayan ekibin
oyuncuları karşı ekibin taşlarını yıkmak için ikişer taş atarlar. Dikilen
taşların birini yıkan oyuncu bir taş daha atmaya hak kazanır. Atılan taşların
yıkılan taşlara değmemesi bir kuraldır, atılan taş yerdeki taşa değerse o taş
yeniden dikilir. Eğer dikili taşların üçü de yıkılırsa, taşları yıkan tarafın
oyuncuları diğerinin sırtına biner; karşı tarafın çizgisine kadar götürülme
hakkını kazanır. Dikilen taşlar düşürülemezse taş atma sırası diğer ekibe
geçer. Oyuncular her atış sırasında duduhel hel hel diye bağırırlar.
Ebe Oyunu:
Çocuklardan biri ebe
olur. Seçtiği bir canlı ya da cansız herhangi bir nesneyi ad vermeden, bazı
özellikleri ile belirterek anlatmaya çalışır. Oyuna katılanlardan hangisi
tarifi yapılan varlığı bilirse, ebe elindeki kamçıyı ona verir. Diğerleri
kaçışırlar. Kamçıyı eline alan yakalayabildiği oyunculara rasgele vurmaya
başlar. Bu kovalamaca ebenin ‘Şahin’ diye bağırmasına kadar sürer.
Kamçıyı elinde tutan oyuncu kamçıyı ebeye vermeden yakalanırsa bu defa
yakalayan kamçılamaya başlar. Buda bir fırsatını bulup kamçıyı ebeye verinceye
kadar sürer.
Holoç:
Beş ya da yedi
kişilik takımlarla ve sopa ile oynanır. Önce oyun alanında bir çukur kazılır.
Çukurun iki ya da üç metre uzağına bir taş konur. Buna “Moza” denir.
Kurayla bir ebe seçilir. Ebe mozayı, sopa ile iterek çukura doğru
sürükler. Diğer oyuncular buna engel olmaya çalışırlar. Sopalarıyla
(sopalara ‘degenek’ denir) mozaya hızla vurarak uzaklaştırmak isterler.
Ebenin sopasıyla diğer oyunculara dokunmaması kuraldır. Ebenin sopası diğer
oyunculardan birine değerse ‘holoç’ olur.
Moza (Cız):
Holoç oyunundaki
moza (taş) burada oyunun konusudur. Üç ya da beş kişi ile oynanır. Lap denen
ele sığacak kadar düz taşlarla oynanan bir çizgi oyunudur. 25–30 cm çapında bir
daire çizilir. Ortasına ‘moza’ denilen yuvarlağa yakın taş bırakılır.
Altı yedi metre uzaklığa bir metrelik çizgi çizilir. Her oyuncu sırayla çizgiden
attıkları laplarla mozayı dairenin içerisinden çıkarmaya çalışırlar. Mozayı
daireden çıkaran oyuncu her vuruşta yeniden oynanmaya hak kazanır. Belirlenen
oyu sahasının dışına çıkana kadar oyun devam eder. Oyun, puanlama sistemi ile
oynanır. Bu durum sıradaki oyuncu bitinceye kadar ya da sıkılıp pes edinceye
kadar devam eder.
Dellur Ağaç:
Çelik çomak oyununun
aynı olmakla birlikte İlimizde değişik şekilde oynanan biçimi de vardır. Şöyle
ki: iki, dört ya da altı kişi ile oynanan bir oyundur. Dört-beş metre çapında
büyükçe bir daire çizilir, dairenin tam ortasına küçük bir çukur açılır, yumruk
büyüklüğündeki çukurun üzerine Dellur denilen küçük sopa bırakılır ve degenek
denilen uzun sopa çukurun içine sokularak destek alındıktan sonra yuvarlağın
ortasındaki oyuncu tarafından yuvarlağın dışında uzağa fırlatmaya çalışır.
Delluru (küçük sopayı) havada iken yakalayan rakip oyuncu direk oyunu
başlatmaya hak kazanır eğer yakalayamamışsa delluru düştüğü yerden alarak
ötedeki büyük dairenin içerisine atıp denk getirmeye çalışır. Dairenin
içerisindeki oyuncu da rakip tarafından atılan delluru dairenin içine sokmamak
için degeneğiyle (çomağıyla) hamle yapar bu oyun dellur daireye sokulana ya da
ebe delluru havada yakalayana kadar aynı kişilerce devam ettirilir. Unutulmaya
yüz tutmuş olan bu oyun tarzının kurallarıyla şu anda Avrupa da oynanan
beyzbola benzemesi dikkate şayandır.
Riz:
İki kişi tarafından
oynanır. Her oyuncunun üç tane küçük taşı vardır. Yere önce bir kare
çizilir. Kare içerisine artı yapılır. Her iki oyuncunun taşları çizgilerin
kesiştiği yerlere karışık olarak bırakılır. Oyuncular sırasıyla hamle yaparlar.
Oyunda öncelikle üçtaşını aynı hizaya getiren oyuncu oyunun galibidir. Esas
olan üç taşı aynı hizaya rakibinden önce getirmek olduğundan öncelikle rakibin
hamle yapması önlenmelidir.