1- Kesik Baş
Hacı Şeref
Camisi’nin avlusundadır Hazireden günümüze cami duvarına bitişik 2 mezar
kal-mıştır. Bu me-zarlarda yakın geçmişte ona-rılmıştır. Ke-sikbaş Haziresi
caminin doğu duvarına bitişik dış cephede yer almaktadır. Mezarların sanduka
kısmı ve şahideleri mozaikli beton ile yenilenmiştir. Orijinal yapım malzemesi
ve şahideleri kayıp olmuştur. Mevcut mezar yapısı dikdörtgen prizma konumunda
yerden 80-120 cm yüksekliğinde, üzeri demir kafes ile çevrili dış cephesi Ahlat
taşı ile kaplıdır. Rivayete göre bu zat savaşta başı gövdesinden ayrılmış
olmasına rağmen kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha
sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur.
2- İbrahim Samidi
(Zemzemi)
Alaaddin Bey (Paşa)
hamamının karşısındaki bahçededir. Arabistan’dan geldiği rivayet edilmektedir.
Taş binanın altındadır, türbe dikdörtgen planlı arka arkaya iki odadan
oluşmaktadır. 1. odanın girişi kuzeyden olup kıble duvarında bir mihrap
mevcuttur mihrabın doğusunda sandukanın bulunduğu esas türbeye geçişi sağlayan
kapı vardır. Bu mezar ve türbeye ait moloz ve kesme taş yapı tam orijinal
görünmektedir. Sandukanın içi küçük bir odacık şeklinde boş bir mekandır ve
buraya sandukanın doğu batısında girilmektedir. Türbenin yapımı Selçuklu Türk
mezar mimarisini hatırlatmaktadır. Akıtlarda görülen iç içe odalar ve bu
odalardan birinde gömü yerinin bulunması bir benzerlik teşkil etmektedir.
Ayrıca kara mescit kısmı kümbetlerin üst kısmı, kümbetlerin mumyalı kısmını
hatırlatmaktadır. Sanduka içerisindeki küçük odacık insanların bu mekanda bu
mezar sahibinin ruhu ile irtibat kurmak amacını izhar anlamını taşımaktadır ki
bu özelliği ile İslam öncesi inanışların izlerini taşıdığı kanaatini
uyandırmıştır. Bu türbede yöre insanları ruhi bozukluklara, çeşitli sıkıntılara
ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için dua etmektedirler. Hastalar haftanın
Çarşamba günleri getirilerek bir müddet sanduka içerisindeki küçük odacıkta
bekletildikten sonra alıp götürülmektedir. Bu işlem üç Çarşamba günü üst üste
tekrarlandıktan sonra hastaların sağlıklarına kavuştuklarına inanılmaktadır.
3- Şeyh
Muhammed-i Mağribi
Ulu Caminin
avlusundadır. Şeyh Muhammedi Mağribide İbrahim Samidi gibi Arap kökenli olduğu
ve Ulu Cami yaptırdığı rivayet edilmektedir.
4- Şeyh Halil ve
Şeyh Mustafa
Kızılay binasının
karşısındaki bahçe içerisindedir. Her iki türbe de Cuma günleri ziyaret edilir.
Yaygın bir rivayete göre her iki Şeyhin mezarları 10-12 yaşlarındaki bir çocuk
tarafından yaptırılmış.
5- Şeyh İbrahim
Hazretleri
Bulanık İlçesinin
Esenli Köyündedir. Esenlik camisinin yakınındadır. Şeyh İbrahim Mevlevi
tarikatına mensup olduğu rivayet edilmektedir. Çeşitli hastalıkları iyileştirdiğine
inanılmaktadır.
6-Şeyh Ömer
Sahubi:
Bulanık ilçesinin
Mollakent Köyündedir. Şeyh Ömer Sahubi’nin kendi rütbesi ile türbenin yanındaki
mutfak, misafirhane ve genişçe avluyu sağlığında yaptığı rivayet edilmektedir.
Türbe halk arasında Çilehane diye anılmaktadır. İnanca göre Sara ve hasta
olanlar bu türbede bir gece kalırlar ise iyileşirler.
7-Müştak Baba
(Yatır)
Asıl adı Mustafa
dır. Bitlis’te doğmuştur, doğum tarihi tespit edilmemiştir. Şairdir, bir süre
medresede okudu Şemsi Bitlisi diye anılan bir Mürşit olan amcası Hacı Mahmut
Hocadan bilgilendi, bir süre sonra Hacı Hasan Şirvani’nin İrşat halkasına girdi
burada Mutasavvıf Şair oldu. Erzurum, İstanbul, Ankara, Ayaş, Bağdat ve Hizana
gitti. Eyüp Sultanda Selami Efendi Hanikahınde postnişin oldu. Bir süre sonra
memleketi Bitlis’e döndü Müştak Baba gördüklerini, duyduklarını ASAR adı
eserinde topladı.
El yazması bu eser
Süleymaniye Kütüphanesi Mahmut Efendi Bölümü 2421’de kayıtlıdır. Divanı
basılmıştır. 1253 H (1838) yılında Bitlis’ten İstanbul’a giderken uğradığı
Muş’ta 81 yaşında boğdurulur. Bir rivayete göre Müştak Baba Alaaddin Bey (Paşa)
tarafından Muş’a davet edilir ve boğdurulur. Bir rivayete göre de Muş’ta
Yezidiler tarafından boğdurulmuştur.
Bir rivayete göre de
Müştak Babanın garip hallerini hazmedemeyen avam tabakası tarafından hayretle
karşılandığı için boğdurulmuştur.
Diğer bir rivayete
göre ise zalim Alaadin Bey Müştak Babanın Saray ile olan yakınlığını öğrenir ve
zulmünü Sarayın duyacağı endişesi ile Müştak Baba’yı Muş’a davet eder, Müştak
Baba başına gelecekleri bile bile Muş’a gelir ve boğdurulur. Müştak Baba
şehitlik mertebesine ulaşarak gece gündüz aşkıyla yanıp tutuşup Allah’ına
kavuşmuştur. Şahadetini daha önceden bildirdiği söylenir. Müştak Baba mezarı
Abdurrahim YEŞİLBAŞ isimli şahsın evinin avlusundadır. Tek bir mezar olup, avlu
zeminde 30 cm yükseklikte mozaikli beton ile yapılmış bir sanduka ve yenilenmiş
şahidelerin etrafı ve üzeri demir kafes içine alınmış durumdadır. Mezarın
orijinal şahideleride bu kafes içerisinde muhafaza edilmektedir. Bu tadilat
1983 yılında Taha YEŞİLBAŞ tarafından yapılan onarım esnasında yapılmıştır.
8-Abdulvahap Gazi
Türbesi Ve Çatbaşı Şehitliği
Muş İli Merkez
ilçeye bağlı Çatbaşı köyünde bulunmaktadır. Şehre 7-8 Km. Mesafede olup şehrin
batısındadır. Çatbaşı Köyü Camii bitişiğindedir. Yaklaşık 40-50 mezarın
bulunduğu, dörtgen planlı,mazgal pencereli,beşik tonuz örtülü türbe, ahşap
destekli direk, üzeri toprak örtülü bir ön odadan oluşmuştur. Türbenin
doğusunda yer alan kare planlı,direk destekli düz toprak dam örtülü eski camii
türbenin ziyaretçilerinin ibadet ve ikametgahı için yapıldığı düşünülmektedir.
Türbeyle camii arası ahşap kakmaların taşıdığı direk destekli düz damla
örtülerek, her şart altında camii den türbeye gidiş geliş sağlanmıştır. Türbenin
içinde üç gömü mevcut olup, bunlar; Sahabeden Abdulvvahap Gazi, Tarışlı
(Silvan) Şeyh Şeref ve Muş ulemalarından Hacı Tayyip Efendi’ye ait dir. Türbe
ile camii arasındaki üzeri örtülü mekanda beş gömü mevcuttur. Bunlardan üçü
bilinmektedir. Bunlar Hoca İbrahim efendi, Muş alimlerinden Faik Aykal efendi
ve Hacı Tayyip efendinin oğlu Molla Fethi Rahman efendiye aittir.
9-Şeyh Molla
İbrahim Efendi Türbesi
Hayatı hakkında
fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Muş merkez ilçeye bağlı Çatbaşı köyündendir
aynı köyde dünyaya gelmiş bir din adamıdır bir çok öğrenci yetiştirmiştir.
10-Seyyid Ahmed
(Hacı Gal) Hazretleri
1696 da Bağdat’ta
doğmuştur. Evliyadandır 1710 yılında Bitlis’ten babası şeyh Fazıl Efendinin
emri ile Muş halkının talebi üzerine Muş’a gelmiştir. 107 sene ömür sürmüştür.
7 defa yaya olarak Hacca gitmiştir. En son Hacca gidişi vefatından 1 sene
evveldir. Bir çok büyük keramet göstermiştir. Seyiddir, soyu Peygamberimizin
evladı Hz. Hüseyin’e dayanır. Muş’un kale mahallesinde 1710 da bir kadiri tarikatı
dergahı kurmuştur. Dergah halen varlığını devam ettirmektedir. 1803 te vefat
etmiş olup, kabri halen Kale Mahallesindeki mezarlıktadır.
Ayrıca Kale
Mahallesi mezarlığında 2 evliya mezarı daha vardır. Bunlar Durmuş Baba ve
Derviş Ömer’dir. Bunlar hakkında hiçbir bilgi yoktur.
Kale Bağlarının
üstünde İslam fütuhatı sırasında şehit olan Müslüman savaşçıların defnedildiği
Arap Mezarları ve Şeyh Leymon ismindeki bir evliyanın mezarı da bulunmaktadır.
Bunlar hakkında da kesin bir bilgi yoktur.
11-Üstad-ı Azam
Şeyh Molla Resuli Sipiki
Bitlis’in Sipik
köyünden olup doğum tarihi bilinmemektedir. Yüksek dini ilminden dolayı
“Üstad-ı Azam” ünvanını almıştır. Devrin padişahı tarafından
mükafatlandırılarak Muş’un Beşparmak (Gemik) köyü kendisine hediye olarak verilmiştir.
Bundan sonraki hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Mezar kitabesinden
1829’da vefat ettiği bilinmektedir. Muş’ta Alaaddin Bey Camii avlusunda medfun
bulunmaktadır.